Thursday, May 31, 2007

Keşke Genoa'ya gitseydi!

Sahada topun peşinden koşan 22 adam gördüğümde ilk önce 10 numaraları arar gözüm. Bakarım, izlerim, irdelerim.. Acaba taşıdıkları formanın içini dolduruyorlar mı diye. Tuttuğunuz takımın 10 numarası sizin tribündeki en büyük keyiflerinizdendir. Ama o #10 sizi en fazla ne kadar hayal kırıklığına uğratabilir ? Ezeli rakibinize imza atıp , husumetle baktığınız o formayı öptüğünde mi ? Yoksa yaptığı mesleğe ihanet ettiğin de mi?.. Francesco Flachi 1999'dan bu yana Sampdoria forması giyiyor. Takımının 10 numarası, tribünlerin sahadaki ruhu... Önce 2006 Eylül ayında bahisçilere bilgi sızdırmaktan dolayı 2 ay futboldan men ve 20.000 euro para cezasına çarptırıldı. Ardından 28 Ocak 2007 günü Sampdoria'nın Inter'e 2-0 mağlup olduğu maç sonrası kendisine yapılan doping testinde kokaine rastlandı. Disiplin kurulu Flachi'nin cezasını bugün açıkladı. 32 yaşındaki İtalyan 16 ay yeşil sahalardan uzak kalacak. Sanırım Sampdoria taraftarlarının büyük kısmı, Flachi'yi bugün Genoa formasını öperken görmeyi tercih ederdi.

Tuesday, May 29, 2007

Muttalip Amca


Bu aralar içimde bir sıkıntı var. Yaz bana henüz yaramadı. Zaten çok bir beklentim de yok. Aşağıya son günlerde okuduğum en güzel şeyi koydum. Haberi gazetede okuduğumun ertesi günü de bu Yale'li çocukları Tünel'de gördüm. Konuşayım dedim ama bahsettiğim gibi bu aralar pek keyfim yok.

'...Evinde iki genci misafir eden Muttalip Gider de halinden memnun: "Birisi Çin'den, öteki Amerikalı. Birine Mao Zedung, ötekine Başkan Kennedy dedim, çok hoşlarına gitti. Valla hareketlerle anlaşıyoruz, pek fazla Türkçeleri yok, bizim de Amerikancamız yok. Kâğıt oynattım onlara kahvede, tavla oynattık. Amerikalı olan usta, Teksaslı kumarbazlar gibi güzel kâğıt karıyor yani. Ben onlara birer de gömlek aldım, Babaeski'nin pazarıydı perşembe. Çok sevindiler, çam sakızı çoban armağanı işte."...'

Haberin tamamı için buraya uğrayabilirsiniz.



#8'in Vedası

Karel Poborský.. Bu isim Euro 96'nın çeyrek finalinde Baia'nın üzerinden aşırtarak attığı golle zihnimize kazınmıştı. Uzun dalgalı saçlarıyla turnuvanın parlayan isimlerinden biri olmuştu. Turnuva sonrası İngiltere'de kaldı. Manchester United, ardından Benfica, Lazio ve ülkesine geri dönüş, Spartha Prag... Son olarakta Dynamo České Budějovice ile yaşanan heyecan... 2005'de profesyonel kariyerine başladığı bu kulübe geldiğinde durum biraz farklıydı.. Ne de olsa kulübün hissedarıydı. Oyuncu-menajer gördüm de oyuncu-başkan, profesyonel seviyede görmemiştim. Poborský bir süre öyle takılmış. Dün sezonun bitimiyle, heyecanımı yitirdim deyip yeşil sahalara veda etmiş. İlk milli maçını 23 Şubat 1994'de Türkiye'ye karşı oynayan #8 , Çek futbolunda en fazla milli olan futbolcu... Karel Poborský'yi ve onun jenerasyonundan birilerini ne zaman görsem aklıma NTV'nin ilk zamanlarında yayınlanan "Avrupa'dan Futbol" programı gelir.. Basit, bakir, kendi halinde... O zamanlar bu ortamlarda biz bizeydik..

The Fundamentalist


Tim Duncan nasıl bir adamdır?

Ben San Antonio'yu sevmem. Bir takımdan ya da bir oyuncudan uzak durmanız, içten içe karşı cephede hırslanmanız için takımın rengini ya da adamın sakalının şeklini beğenmemeniz yeterlidir bazen. Çoğu zaman nedenini hiç bir mantık düzeneği açıklayamaz, siz de kendinize açıklayamazsınız,basitçe saçmadır çünkü. Böyle konular hızla kapanır arkadaşlar arasında, adamlar silinir, yeni adamlar gelir. Sporu bu yüzden takip etmezsiniz, bu sığlığa indiğiniz an birikiminiz yüzyıllık şarap tadında da olsa çöpe gitmeyi hakeder anında.

Sporu ter için seversiniz, son dakikalar için seversiniz, gözleriniz uykundan ağırlaştığı saniye sarsılıp "İzlemem lazım" dediğiniz anlar için seversiniz, eğlence için seversiniz, arkadaşlarınızla uzun zaman sonra bir araya gelmenizi sağladığı için seversiniz, sizi sinirlendirdiği için seversiniz, unutturduğu için seversiniz, hatırlattığı için seversiniz.


Ben San Antonio'yu sevmem. Son 6-7 yılın en başarılı takımını gözardı ederim. Edebilirim çünkü. ("Because I Can".Muhteşem bi kalıp.Ezik yerli müzik gruplarımız da albüm ve şarkı isimlerini böyle koymaya başladılar zaten. İngilizce isim bulalım, damdan düşmüş Türkçe'ye çevirelim akımı. Bkz. "Guneşte Yalnız", "Yarım Kalan Hayaller Yaşındayız". Başka aklınıza gelen varsa, gönderin yayınlayalım. son cümle için kendine güler.) Ama Duncan'ı edemem. Bu kadar ikiyüzlü olamam.

Dün gece serinin 4. maçını izlerken, ve bu sezon yakalayabildiğim maçlarının tümünde Timmy-D'ye bakarken korktum. Maç sonrası basın toplantısında tüm efendiliği ve üzerinden eksik etmediği kısa kollu gömleğiyle utanıp sıkılan o adam, parkeleri görünce tüm zamanların en büyük liderlerinden, en dominant güçlerinden biri olup çıkıyor, istatistikler nasıl bir değişkenlik gösterirse göstersin. Kendini teskin etmeyi, sakin olabilmeyi, düşünerek oynayabilmeyi ve eğlenmeyi bu kadar iyi yapabilen çok az oyuncu var etrafta. Bunun hep farkındaydım ve hep inkar ettim. Bu sene kaçış yok gibi.

Sezon sonuna yaklaşırken, Bulls elenmiş, sevgili Nash Tottenham yollarına düşmüşken, ilk defa San Antonio şampiyon olsun istiyorum. Bunu haketti(ler).

Her şey için teşekkürler

Monday, May 28, 2007

FerraRibery


Marsilya sezonun son maçında Sedan'ı konuk etti ve Nasri'nin golüyle sahadan 1-0 galip ayrıldı. Formalite maçıydı. Karşılaşmanın sonunda Marsilya'lı futbolcular lig ikinciliğini taraftarlarıyla kutladı. Ribery ise bu kutlamalara küçük traktörüyle katılmış.

Yorumsuz

Kokarca

Sıcaklar bastırınca ben başlarım gerilmeye. Kardeşim hepimiz bu memleketin insanıyız. Ayıp değil midir ya! Niye bize bu zulmü reva görüyorsunuz... Sabah evden çıkarken 2 gr deodorant sıkmak bu kadar mı zor! Sivil toplum kuruluşlarına, sağlık bakanlığına bağlı kurumlara sesleniyorum; sağda solda prezarvatif dağıtmaya ara verip deodorant ya da deo-stick dağıtmaya başlayın. Yoksa yakında gencecik bir nesil kaybolup gidecek...

Sunday, May 27, 2007

Ci vediamo

Çile bitti diyelim. Inter kupasına kavuştu. İyi sahip çıksınlar bu kupaya... Juventus geliyor, diğerleri sıfır puanla başlıyor.Artık öyle lay lom ile şampiyon olmak yok. Inter,Roma şampiyonlar ligine, Lazio, Milan şampiyonlar ligi ön ölemesine, Fiorentina, Palermo ve Empoli'de UEFA kupasına katılacak. Ayrıca İtalya Kupası'nı Roma aldı. Sampdoria da sezonu 9. sırada bitiridi.Bugünkü Messina maçı öncesi ısınmaya oğluyla çıkan Totti sezonu 26 gol atarak tamamladı ve gol kralı oldu. Sezonun son maçında Roma, Messina'yı 4-3 yenerken kaptan rakip ağlara 2 gol bıraktı.
Son haftaya 14. sırada giren Chievo son düdükler çaldığında, haftalar öncesinden küme düşmesi kesinleşen Ascoli ve Messina'nın ardından, Serie A'ya vedan eden son takım oldu. Bugün deplasmanda Catania'ya 2-0 yenilince ev sahibi takım kümede kalıp 2001 yılında lige çıkan Chievo'yu Serie B'ye yollamış oldu.

L'extrémité

Fransa'da sezon bitti. Cevabı beklenen son soru da yanıtlanmış oldu... Önümüzdeki sezon Toulouse şampiyonlar ligine, Rennes UEFA'ya ve lig geçen hafta bitseydi şampiyonlar ligine gidecek olan Lens'da inter-toto kupasına katılacak. Toulouse kenti önce Nantes taraftarlarına, sonra kendilerine nantes maçı sonrası 3 puan hediye eden Fransa futbol federasyonuna ve son olarakta 90+2 de Rennes'e golü atan Lille'in futbolcusu Nicolas Fauvergue ne kadar teşekkür etse az... Gecenin galibi Toulouse şampiyonlar ligi için kendisinden daha avantajlı olan Bordeaux'yu 3-1 yendi. Önce kalecilerinin feci hatasıyla 1-0 geriye düştüler. Ardından Elmander baba sahneye çıktı iki tane birbirinin aynısı gol attı, Paulo Cesar sağdan ortaladı dev İsveçli kafaları çaktı. 3. golüyle de geceye cilasını çekti. Esasında Lens küme düşmüş Troyes'yı deplasmanda yense diğer maçlara bakmadan 3.'lüğün sahibi olacaktı. Ama 10. dakikada Danic'in penaltı noktası üzerinden attığı uçan kafayla 1-0 geriye düşünce daha da toparlanamadılar. Savunma oyuncusu Marco Ramos'da 5 dakika içinde 2 sarı karttan kırmızı kartla oyun dışı kalınca 55 dakika 10 kişi oynadılar. İkinci yarıda 3 dakikada gelen 2 golle de şampiyonlar ligi hayalleri son buldu. 3. golün ardından deliren Lens taraftarları da sahaya meşale yağdırarak tepkilerini ortaya koydu. Maçta 5 dakika durdu... Rennes'de şampiyonlar ligine çok yakındı ancak 90+2 de Lille'den yedikleri bu golle onlarda yıkıldı. Ama ne yıkım... İşte bu yıkımın aynı anda ülkenin güneyinde yarattığı çoşku...Meraklıları için oluşan son puan durumu da burada... Böylece Troyes, Sedan ve Nantes küme düşerken, Metz, Racing Strasbourg ve Caen 1. lige yükselen takımlar oldu. Şampiyon Lyon'da teknik direktör Gerard Houllier görevi bıraktı, Pauleta 15 golle lig tarihinin en az gol atarak gol kralı olan oyuncusu oldu..

Kupa Saçmalığı

Çoğu konuda olduğu gibi futbolda da binbir türlü gariplikler icra ediliyor. Heralde dünya üzerinde lig şampiyonuna, kupayı oynayacağı son maçtan ÖNCE veren tek federasyon bizdedir. Dolayısıyla maç başlamadan hemen önce yapılan kupa törenide bu saçmalığın uzantısıdır... Kardeşim 33 hafta beklemişin, bi 90 dakika daha sabret maç bitsin sonra ne yapacaksan yap... Futbolcularda diledikleri gibi şampiyonluk kupasının sevincini yaşasın... Birde sezonun şampiyonuna kupası, oyuncularada madalyalarının bir sonraki sezon başında verilmesi var bu konuya hiç girmiyor..

Saturday, May 26, 2007

The Italian Job

Didier Deschamps'ın geleceği haftalardır merak konusuydu. Herkes bir yorum yapıyordu. En son Zidane, eski takım arkadaşı Didier Deschamps'a destek verdi ve Juventus'un Fransız teknik adam ile devam etmesi gerektiğini söylemişti. Zizou'nun bu açıklamalarının üzerinden iki gün geçmişti ki Didier Deschamps Juve'ye "addio" dedi. Esasında sportif açıdan bir problem yok. Deschamps, takımı Serie B'de -9 puanla alıp şampiyon olarak Serie A'ya taşıdı. İşin sonunda kendisinden bekleneni gerçekleştirdi. Ancak Fransız teknik adamın sıkıntıları başkaydı.. Çarşamba günü Juve genel menajeri Jean-Claude Blanc ile bir görüşme yapan Deschamps "ya ben ya da Alessio Secco" restini çekti. Jean-Claude Blanc'ın göstermelik zamlı yeni sözleşme önerisi bile bizim Fransız'ı etkilemeyi başaramadı. Sonuç olarak sportif direktör Alessio Secco görevinin başında. Deschamps ise bugün oynanacak Montova maçı ile son kez Juventus yedek kulübesinde olacak... Moggi'nin ayak seslerini duyar gibiyim...

Friday, May 25, 2007

Noktayı koyduk

Geçen sezonu özlemle anarak bu sezona noktayı koyduk. Üzülerek geçirdiğim çok sezon oldu ama bu kadar sinirlendiğim bir sezon hiç olmamıştı. Bazen bazılarına bazı formaların ağırlığını hatırlatmak gerekir...

Fransa'da bir 19 Mayıs gecesi

Geçen cumartesi Ali Sami Yen'de sahaya su şişeleri, meşale ve koltuk yağarken bir başka protesto Fransa'da yaşanıyordu. Ancak bu protesto biraz daha ağırdı.Yarım asıra yaklaşan bir süreçte Fransa 1. liginde mücadele eden ve bu süreçte 8 şampiyonluk, 3 Fransa Kupası, 1 Lig Kupası ve 3 Fransa Süper Kupası kazanan Nantes'ın küme düşmesi haftalar öncesinden kesinleşmişti Bu sezon son kez ev sahipliği yapan Nantes, sahasında Toulouse'u konuk etti. 87. dakikada taraftarlar sahaya indi ve maç yarıda kaldı. Geçtiğimiz ay kaleci Barthez'in tartaklanması ile bir üst kademeye geçen protestolar, 19 Mayıs gecesi isyana dönüşmüş ve zirve yapmıştı. . Esasında taraftarın tepkisi sadece bu sezona değil , son 3 yılda yaşananlara. Hedefte ise sadece tek bir isim var; kulübü 2004 yılında satınalan Serge Dassault... Sahaya giren taraftarlar "Dassault bizi öldürdün" pankartıyla yönetimi selamlıyor... Maçtan önce 1000'e yakın Nantes taraftarı yaptığı protesto yürüyüşüyle de tüm yönetimi istifaya çağırdı. Taraftarlar acil olarak takımın başkasına satılmasını istiyorlar. Brigade Loire önderliğinde tüm kale arkası tribününün lokomotif olduğu bu tepkilere Nantes yönetimi duyarsız kalmayacaktır diye tahmin ediyorum. Zaten başkan Rudi Roussillon, duracağımız yeri biliriz deyip satışa sıcak baktıklarının sinyalini vermiş.
İşte sahaya inen taraftarlar , Tribünden çekim-1 , Tribünden çekim-2
Bu arada Fransa Futbol federasyonu 0-0 sürerken, 87. dakikada yarım kalan bu maçı "3-0 hükmen Toulouse kazanmıştır" diye tescil edince, 5 takım arasında süren şampiyonlar ligi ve uefa kupası yarışında ortalık kızıştı. Bordeaux başkanı Jean-Louis Triaud "Toulouse'a avantaj sağlayan bu karar gülünçtür" şeklinde bir ifade kullanınca kendisini Turkcell Süper Lig'e davet edesim geldi.
Lyon şampiyon, Marsilya 2.'liği garantiledi. Bu iki takım doğrudan şampiyonlar ligine katılacak. 3.'lük ve 4.'lük için mücadele sürüyor. Ligi 3. bitiren şampiyonlar ligi için ön eleme oynama hakkı, ligi 4. bitiren de UEFA kupasına katılma hakkı kazanacak. Tüm maçlar cumartesi akşamı TSİ 21.45'de oynanacak. Avrupa bileti yarışında gecenin maçı Toulouse - Bordeaux arasında olacak. Bu bilet için diğer maçlar ise Sochaux - Saint-Etienne , Troyes - Lens ve Lille - Rennes...

Thursday, May 24, 2007

ils sont de retour

FC Nantes'ın Ligue 2'de yer alan son takımı.Futbolcular teknik direktörlerini dinliyor. Nantes önümüzdeki sezon tam 45 yıl sonra yeniden 2. ligde mücadele edecek.

Athens 2007

Kötü maç oldu. Milan ilk yarı sonunda pozisyona girmeden 1-0 öne geçti. Zaten maç boyu pozisyona girdi mi o bile muamma... Benitez Gerrard'ı forvet oynattı. Gerrad bile bu işi anlamadı. Kaka tüm sezon Şampiyonlar Ligi'nde gösterdiği performansın çok uzağındaydı. Sahi Seedorf oynadı mı?... Jamie Carragher felaket bir maç çıkardı. İki takımda çok yorgundu. En azından gider ayak bari sahada Fowler'ı görseydik diye iç geçirdik. Skoruyla, futboluyla, ortamıyla, seyircisiyle, atmosferiyle, organizasyonuyla İstanbul'un çok gerisinde kalan bir final oldu. Finalin tek güzel yanı Ertem Şener'in olmayışıydı. Seedorf'un kankası Hakan Şükür Televole günlerinden bir demet sundu. Serhat Ulueren ise hâlâ telegol tadında sorular soruyordu. Tüm gece başrolde her zamanki gibi Terim vardı. Ayrıca Brocchi'nin oğlu olmuş...


Kötü maçın kahramanı ağlak adam Inzaghi oldu. İlk gol klasik Süper Pippo golü. Top çarpar gol olur, bizim Inzaghi tek başına golü yaratmışçasına deli gibi sevinir. Oldum olası sevemedim bu adamı. Zaten Terim'in son Milan maçında da kaçırmıştı penaltıyı... Hiçbir duygusu inandırıcı gelmedi. Dün gecekilerin inandırıcı gelmediği gibi. Fakat iki golü attı, kupayı Milano'ya taşıdı. Helal olsun... Ne kadar sallasak boş.. Kariyerinin zirve yaptığı gecelerden biri oldu.



Canlı tarih, ayaklı müze... Avrupa'nın en büyük külüp organizasyonunda 8 final ve kazanılmış 5 kupa... #3'lerin elinde havaya yükselen kupalar bir başka güzel gözükür bana. Erciyes dolaylarına selam olsun

Wednesday, May 23, 2007

Şamaroğlanı Gattuso

Bu gece Atina'da Milan formasıyla Şampiyonlar Ligi finaline çıkacak olan Gattuso 19 yaşındayken Danimarka'nın efsane futbolcularından Küçük Laudrup ile G.Rangers'da takım arkadaşıydı. Laudrup bugün The Sun'a açıklamalar yapmış. Danimarkalı, "10 sene önce Gattuso'nun Milan'ın lokomotif futbolcularından biri olacağını söyleselerdi gülerdim. Hırçın bir çocuktu. İdmanlar ve maçlar esnasında tazmanya canavarı gibiydi" demiş. Ama esas bombayı sona saklayan Laudrup, Gattuso'yu sakinleştirmek için Gascoigne'nin bir kaç kez genç İtalyan'ı tokatladığını söylemiş."Gazza'dır ne yapsa yeridir"den yola çıkarak şaşırmamak lazım. Ama Gattuso'nun geldiği bu noktayı da yediği bu şamarlara bağlamak lazım... Ara sıra tavırları yapamcık gelse de Gattuso'yu severim. Aynısından bir adet Ali Sami Yen'de görmek isterim. İki kelam da Gazza için edeyim.... İçip içip karısını döven kocaların bir başka versiyonu. İçip içip top oynayan bir adam. Bir ara Çin'e falan gitmişti. Yine de bir maçta hakeme gösterdiği sarı kartlabenden geçer not u almıştır...

12. Adam

Sabah işyerine doğru yol alırken, gazete bayii'nde sıralı duran gazetelere ilişti gözüm. Çünkü resimde gördüğünüz Chelsea formasını terletmekle meşgul Hollandalı arkadaşa Fenerbahçe forması giydirmişler. Haliyle durasım ve manşetteki satırları okuyasım geldi. Tahmin edeceğiniz gibi... Aziz Yıldırım Robben'e transfer teklifi yapmaya hazırlanıyormuş. Bu müthiş! haberi patlatan, gazete kisvesi altında yayın yapan 12. Adam diye sözde bir spor gazetesi... Ya bunlar milleti salak sanıyor ya da haberi yapan "championship manager"cilik oynuyor. Merak ediyorum, bu haberi yapıp ertesi gün gazeteyi eline alınca bu adamlar ne hissediyor? Yoksa onlarda benim gibi bir yerleriyle mi gülüyorlar habere bakıp ? Bir de bu yetmezmiş gibi, Robben ile birlikte Fenerbahçe'nin, yine sarı-lacivert forma giydirilmiş Trezeguet'ye de teklif götüreceğini yazmışlar... Hani olur da Hollandalı'yı tanımazlar, en azından Fransız'ı tanıyan birileri mutlaka vardır fikriyle yola çıkılan bir iliştirme haber Trezeguet olayı da.. Esasında haber falan denmez buna... Siz gazeteye manşet atmadan önce hiç mi araştırma yapmazsınız ? Ne oluyor ne bitiyor diye hiç mi soruşturmazsınız ? Neyse buraya not düşeyim belki işinizi görür: Hans Robben, Fener'e gelecek Robben'in babası ve aynı zamanda menajeri; "çok kısa bir süre içinde Arjen Chelsea ile 5 yıllık yeni bir sözleşme imzalayacak" diye zaten önceden söylemişti.

Armata Blucerchiata

Sampdoria - Sezon 1995/1996
Christian Karembeu - Sinisa Mihajlovic - Clarence Seedorf

Tuesday, May 22, 2007

Indie Memo


NBA Store finallere özel t-shirtler hazırlamış. Hepsinin gayet güzel gözükmesine rağmen dikkati ilk çeken elbette Utah'ınki. Üzerinde koskoca Mehmet yazan official bir NBA ürünü. Sporda çok ulusalcı davranmak objektifi ufaltır diye düşünmüşümdür hep ama insanın içi bir hoş olmuyor değil. Doğan Hakyemez Efendi, efendi gibi davranır, zaten ufacık olan basketbol medyasını manipüle etmeyi (ve hatta görevini) bırakırsa, Memo'nun, Hido'nun, hatta Ersan'ın Milli Takım'a katacağı vizyon farkını gözlerimizle görme şansına yakında erişiriz zannediyorum.


Geçen gün şans eseri göz gezdirme şansına
sahip olduğum Rolling Stone dergisinin Türkiye edisyonunda memleket topraklarında asla yayınlanmayacak ama yere göğe sığdıramadıkları iki albüm review'ına rastladım.

Bir (tahminimce) stajyer kızı kolundan tutup, "bak canım, iki üç içinde
indie geçen cümle kur,deneysel de tribal de,internetten ilginç isimli bir kaç grup bul, biz de her sayı 152 sayfa Shins koyalım, Rapture koyalım, etliye sütlüye karışmadan tüm bu leş grup trafiği içinde bir coolluk yakalayalım ucundan" demişler belli ki. Ne yazık ki bu işlerin böyle olmadığını, iki ismi yanyana yazınca bi review etmediğini, bu işler için biraz referans göstermek, biraz background anlatmak, hatta belki de en önemlisi sakin olmak gerektiğini gözardı etmişler.

Millet barlarda, orada burada, eş dost muhabbetinde öğrendiği iki şeyi söyleyince adam oluyor buralarda. Rolling Stone'da iki eksik, iki gaz cümle okuyunca da bir engin denize, bir Everest'e dönüşüyor sanat aşkları ki sormayın. İsterim ki Rolling Stone gibi bir büyük arşiv, bir marka daha efektif kullanılsın, bu tek tip dinleyici modelini yönlendirmesi daha derli toplu olsun. Ama olmayınca olmuyor işte. Bakın aynı şeyi ufak blogumuzda bende yapayım.
ZACH HILL, EMPROVİZE, INDIE, SERTAMADERİNGİTARTINILARI, YAĞMURLUBİRGÜNDEKAHVEEŞLİĞİNDEMUHABBETETMEKGİBİ, LOU REED, ...USTASINABİRSAYGIDURUŞUNİTELİĞİNDE, SINGER/SONGWRITERAKIMI, MUTLAKATAKİPETMEKGEREK, NEW YORK, INDIEINDIEINDIEINDIEINDIEINDIE.


Uzatmak
o kadar mümkün ki.

Bol kitaplı günler diliyorum.

Bundesliga

Cumartesi tüm günü Ali Sami Yen ve çevresinde, pazar gününü de cumartesi yaşananların bünyede yarattığı sıkıntıyı atmak için sokaklarda geçirdiğimden olan biteni kaçırmışız... Gecikmeli de olsa buyrun burdan yakın...

*Stuttgart'ın şampiyon olduğu maçta beraberliği yakaladığı gol müthiş... Hitzlsperger uzaklardan kornerden gelişine çakmış. İşte gol... Hakan Ünsal'a selam olsun.

*Bayern Mainz'ı beşlerken maçtan öte Mehmet Scholl'un vedası ön plana çıkmış. Scholl veda gününde bir de ceza sahası dışından klasına yakışır bir gol atmış. Tribünlerde Mehmet'e teşekkür eden pek çok pankartta göze çarptı. Ana tema aynı; Danke Scholli!


*Küme düşer mi derken H.Stevens'ın gelişiyle yükselişe geçen Hamburg kendini bir anda Inter-Toto'da buldu. Hamburg'da da maç sonu bir veda vardı. 1999'da Bochum'dan gelen Mehdi Mahdavikia gelecek sezon Hamburg forması giymeyecek.

*Küme düşmüş Monchengladbach'ın son maçında boş koltuk göremedim. O ne kalabalıktı öyle ya.. Sanırsın sezon başı.. Bu arada iyiki Insua'ya paramız yetmemiş.

*Gladbach ile birlikte Mainz ve Aachen'da küme düştü. Karlsruher , Hansa Rostock ve Duisburg üçlüsü gidenlerin yerini dolduracak.

Monday, May 21, 2007

Addio

5 senelik macera sonbuluyor... Sampdoria teknik direktörü Walter Novellino sezon sonu görevinden ayrılacağını açıkladı. İtalyan teknik adam haftasonu Sampdoria'nın stadı Luigis Ferraris'te oynanan Catania maçı ile seyirciye veda etti. Novellino, Sampdoria'yı takımın başına geçtiği 2002 senesinde Serie A'ya çıkarmış ve ardından takımını UEFA Kupasına kadar taşımıştı... Son dönemde Serie A'da uzun süre görevinde kalan ender hocalardan biriydi... Grazie Novellino, Forza Sampdoria...

Shot on goal


Cristiano Ronaldo
Kaleyi bulan şut istatistiğinde 90 şutla sezonu en yakın rakibinden 26 şut fazla atarak tamamlayan oyuncu

Porto Bicampeão

En son 1999/2000 sezonunun şampiyon takımı ligin son maçında belli olmuştu. Son haftaya Lider giren Porto yenilince, Sporting Lizbon şampiyonluk sevinci yaşamıştı. Bu kez Porto rakiplerine bu sevinci yaşatmadı. Dün gece müthiş bir çekişmenin yaşandığı ve 3 büyük takımın şampiyonluk için mücadele ettiği 2006/2007 sezonu tamamlandı. Son haftaya Porto 66 puanla lider girmiş, S.Lizbon 65 puanla ikinci, Benfica'da 64 puanla üçüncü sıradaydı. Porto kümede kalma hattının averajla üzerinde bulunan Aves ile karşılaşırken, diğer rakipleri sıralamada yerleri kesinleşmiş takımlarla oynadı. Pazar gecesi karşılaşmaların ilk 45 dakikaları bittiğinde sezon da bitmiş olsaydı, Sporting şampiyon, Benfica ikinci olur, Porto'da 3. olup Şampiyonlar Ligi için ön eleme oynamak zorunda kalacaktı. Ama Lizbon şehrinde tüm umutlar ikinci 45 dakikaların tamamlanmasıyla son buldu. Devreyi 1-1 beraberlikle kapatan Porto, Aves'i 4-1 yenince şampiyonluğunu ilan etti. Sporting 2., Benfica'da 3. oldu. Porto'ya yenilen Aves küme düşerken, son haftaya son sırada giren Gil Vicente kümede kalan takım oldu. Şampiyonluk son haftaya kalmış olsa bile aslında Porto liderliği 2. hafta alıp 7. hafta dışında bütün sezon ligi lider götürdü. Hatta ligin başlarında bir ara puan farkını 7'ye kadar çıkarmayı başarmıştı. Porto bu şampiyonlukla son 5 sezonda ki 4. şampiyonluğuna ulaşırken toplamda 21. şampiyonluğu tarihine yazdırmış oldu.

Sunday, May 20, 2007

"Sir"ün rüyaları gerçek oluyor!




Hayırlı uğurlu olsun. Yatıp kalkıp Owen Hargreaves diye sayıklayan Ferguson sonunda muradına erdi. Beckenbauer bugün Alman DSF kanalında katıldığı bir programda Owen'ın önümüzde ki sezon Bayern'den ayrılacağını açıklamış. Zaten oyuncunun isteği de buydu diye noktayı koymuş. Manchester United bu transfer için Bayern'e yaklaşık 25 milyon euro ödeyecekmiş. Karl-Heinz Rummenigge ise Owen'ın ayrılışını önümüzde ki sezon için büyük kayıp olarak nitelendirmiş. Kanada da doğmuş, Almanya'da futbol oynamış, İngiltere milli takımının formasını giymiş Owen ilk kez Premier Lig'e adım atacak. Bakalım Ferguson'un rüyalarına giren Hargreaves , bizim "Sir"ün beklentisi karşılayabilecek mi?


Almanya'da Stuttgart 15 yıl sonra ilk şampiyonluğuna ulaştı. 1-0 geriye düştükleri maçı 2-1 kazanıp Schalke'ye mucizeyi yaşatma şansı tanımadılar. Son 8 maçlarının hepsini kazanıp 7 puanlık farkı eritip mutlu sona ulaştılar. Tebirkler...

Önce Şampiyonlar Ligi şansını yitiren ardından lig şampiyonluğunu Manchester United'a kaptıran Chelsea, dünya futbol tarihinde ki en eski futbol organizasyonu olan FA Cup'ı kazandı. 7 sene sonra gelen zafer bu sezon için telafi niteliğindeydi. Kupayı Chelsea'ye getiren golü uzatmaların 116. dakikasında Drogba kaydetti.


Oradaydım... Belkide olmaz olaydım...

Saturday, May 19, 2007

11 Metin Oktay


Bütün sezon şampiyonluk bu maça kalır mı diye hayal kuruyorduk. Sezon boyunca çok fazla git geller yaşadık ve en sonunda geçen haftasonu itibariyle bu hayallerimizi resmen noktaladık. Birazdan Mecidiyeköy güzergahına doğru hareketleneceğim. İçimde bir derbi gerginliği , bir derbi heyecanı yok. Kalan son tortuları da geçen hafta tüketmişim. Sami Yen'de ki son maçım. 2008'e kadar yokum o civarlarda... Aslanlar bu zorunlu arada beni güzel uğurlayın bari... Skoru geçtim, en azından geçen hafta ki ruhsuz futbolu unutturup, geçen Pazar size karşı oluşan öfkemi söküp alın. Sezonun telafi maçı falan değil bu derbi.. Çünkü kanmam böyle şeylere. Siz sezonun telafi maçında Antalyaspor'a 2 puan hediye ettiniz zaten. Neyse geri de kaldı hepsi... Yapacağınız şey kısa ve net; sahaya çıkarken yukarıda ki rahmetlinin ruhunu içinizde hissedip, skorboard için değil armanız için oynamak... Bana saha da 11 tane Metin Oktay izletin...

Friday, May 18, 2007

İki Steve


Cuma gecesini evde geçireceklere tavsiye. Steve Prefontaine'in yaşam öyküsünü irdeleyen ve yer yer başarısız olsa da rahatlıkla izlenebilen 1997 yapımı "Prefontaine". Kendisi tüm zamanların en büyük uzun mesafe koşucularından. Kırdığı rekorların yanında zamansız ölümü, aklı başına geldikten sonra yaptığı bir takım idealist atılımları (post '72 Münih Olimpiyatları sendromu) ve dramatik yaşantısıyla kısa bir dönemin ilgi odağı. Zaten genç yaşta ölmese, saçı başı da ortalamanın üzerinde olmasa kimse film yapmaz bu adamları. Başrolde geçenlerde bir "gençlikmüzik" kanalında goth-emo grubuyla görüp anında soğuduğum, daha sonra da aslında hiç bir zaman sevmediğimi farkettiğim Jared Leto var. İnsan neden sürekli siyah-mor kombinasyonlu kıyafetler giymek ister anlamam.Filmde ayrıca Nike markasının nasıl doğduğuna da ufak bir sahnede rastlamak mümkün.


Film birazdan, 22.00 gibi CNBC-E'de yayında.Kaçıranlar için gece tekrarını izlemek, daha ötesini merak edenler için googlelamak mümkün.DVD'si dev alışveriş kompleksi dedikleri yerlerde, nisbeten ucuz satılan DVD'lerin arasında mevcuttur zannediyorum.


Öte yandan sabaha karşı oynanacak Spurs - Suns serisi 6. maçında Steve Nash ve arkadaşlarına da başarı dileklerimizi iletelim.

Huntelaar Juventus'ta


TuttoSport'un yalancısıyım... Juventus Ajax'ın genç golcüsü Klaas-Jan Huntelaar ile anlaşmış. Juve Huntelaar'a yıllık 3.5 milyon euro ödeyecekmiş. Şimdi sıra Ajax ile bonservis bedeli için uzlaşmaktaymış. Meraklıları için belirteyim, Ajax kapıyı 18 milyon euro'dan açıyor. Cruyff Huntelaar'a Barcelona'ya gitmesini tavsiye etmişti ki zaten yaşlı kurttan başka bir tavsiye beklenmezdi. Alex Ferguson'da çok istiyordu Huntelaar'ı... Ancak Juve'ye kısmetmiş öyle görünüyor. 23 yaşındaki bu genç adamın yıldızı Herenveen formasıyla gol kralı olduğu 2005/2006 sezonunda parlamış ve 9 milyon euro'ya Ajax'a transfer olmuştu.

Eski Defterleri Açtık


Dün akşam NTV spor habelerini izliyordum. Haber sırası Maria Sharapova'nın "WTA Istanbul Cup 2007" için Türkiye'ye geliş görüntülerindeydi. Haber, Sharapova nedeniyle havalimanında zaman zaman izdiham yaşandığı tarzı bir cümleyle noktalandı. Görüntülerin ardından Burcu Esmersoy belirdi ve manidar bir tebessüm yolladı ekrandan. Biraz kıskançlık, biraz hayranlık, biraz şaşkınlık içeren ve en çokta muzurca bir gülüştü. Ekrandan seslenesim geldi, "Sharapova kim ya! sana bişey olmasın.."Ama birden aklıma geçtiğimiz günlerde internete düşen Burcu Esmersoy videosu geldi. Yok yok porno değil! Daha da kötüsü... Yönetmenliğini İbrahim Tatlıses'in yaptığı bir klipte rol keserken izledim Burcu'yu.. Çocuk şarkıcı Günel "oy didem oy didem sensiz nerelere gidem" diyor, bizim Burcu, sokakta yanından bile geçmeyeceği bir abimize evinin penceresinden naz yapıyor! Yıllar önce bizim 99 Karan'ın gece kulübünde yaptığı evlilik teklifine evet diye bağırışını not ettiğimiz defteri çıkardık, bu klibide o deftere yazdık..

Thursday, May 17, 2007

Tar Heel Men


MJ henüz "Air", Perkins ise "Big Smooth" olmamışken.
Bebelere balon misali, akşama moral resmi.

Alman Kale



İki şeye açıklık getirelim:

1.Bulls fanları,bende bu takımı seviyorum.Ancak Pistons beklenmedik şekilde heyecan kazanan bu seriyi bırakmaz.Geçen yıl harika bir normal sezonun ardından hepimizi hayalkırıklığına uğratan süper beşlisinden(bkz. Dallas Mavericks 2007)-ki ayrı bir yazı konusudur- Big Ben'in ayrılmasıyla, Pistons'ın Doğu'nun üvey evladı muamelesi göreceğini düşünenler fena halde yanıldı.Bu takım herşeyden önce bir playoff takımı.Bulls serisi ilk maç ilk çeyreğini hatta ilk yarısını hatırlayın, meydan dayağından farksızdı.Normal sezonda ivmelerini yavaş yavaş yükseltip kendilerini saklamayı da çok iyi becerdiler.Eğer son iki maçtır etkisiz elemanı oynayan Webber'da kendini azıcık bulabilirse 6. maçı almak çok zor olmayacaktır.Ancak Bulls bir sürpriz yapıp seriyi son maça taşıyabilirse iki kelime akla geliyor:Tayshaun Prince.Her eve lazım hem kilit hem anahtar bir üç numara.


2.Dirk Nowitzki.Bileğinin hakkyla MVP oldu.Nashseverlerin bile karara çok itiraz edeceklerini zannetmiyorum.Biraz Russell,biraz Bird,biraz Maravich,biraz Pippen.
"Overall Player" dedikleri adamlardan.
Playoff talihsizlik miydi,normal sezonun bitimine 10 maç kala bırakın beşi,altıncı vitese takan Warriors, klişe tabirle kaderin playoff tablosunu bütünüyle değiştirerek Mavs'e oyunu muydu bilinmez.Ancak iki şey kesin;

  • Mavs ve Mark Cuban lige daha aç dönecek = gerçekten iyi basketbol garantisi

  • Dirk'ün biraz daha perspektif artı liderlik(Nash ile aralarındaki temel fark) yetilerini geliştirmek zorunda olduğu.

Yoksa iki senedir kaçan şampiyonluk iyiden iyiye hayal olur.

İnişe Geçiyoruz!




Djibril Cisse @ Liverpool

Making the right decision


Norman Hubbard, Soccernet’de “Making The Right Decision” başlığı altında sezonun en iyi 10 transferini sıralamış. İşte sıralama;

1. Dimitar Berbatov (Tottenham, £10.9 million):
2. Benni McCarthy (Blackburn, £2.5 million)
3. Carlos Tevez (West Ham, undisclosed)
4. Joleon Lescott (Everton, £5.5 million)
5. Christopher Samba (Blackburn, £400,000)
6. David James (Portsmouth, £2 million)
7. Kanu (Portsmouth, free)
8. Javier Mascherano (Liverpool, £1.5 million)
9. Jonathan Woodgate (M'Boro, loan
10. Michael Carrick (Manchester United, £18.6 million)

Hubbard listeye dahil etmediği ancak takımlarına önemli katkı sağlayan iki transfere de yazısında dikkat çekmiş. Bu isimler Everton’un C.Palace’dan transfer ettiği Andrew Johnson ile Newcastle’ın Inter’den aldığı Martins…

Adil gözüken bu sıralamanın çoğu kişi tarafından kabul göreceğini düşünüyorum. Mesela ilk sırada yer alan Berbatov’a kim itiraz edebilir ki!... Bulgar golcü bu sezon takımı adına attığı 23 gol ile Tottenham’a büyük katkı sağladı. Tevez’de kötü başladığı sezonun sonlarına doğru yakalığı performans ile West Ham’ın ligde kalmasını sağlayarak bence sıralama da hak ettiği yeri almış. Listenin en ilginç isimlerinden biri düşük bonservis bedeli ancak takımına büyük katkısı ile Christopher Samba… Kongo asıllı Fransız oyuncu Ocak ayında H.Berlin’den gelmişti. Hubbard’a göre 23 yaşındaki oyuncu Rovers’ın savunmasını ilaç gibi geldi. Listenin Arjantinliler’inden Mascherano ise ikinci kez Hubbard’ın bir listesinde yer alıyor. Orta saha oyuncusu West Ham’a transferiyle, sezonun hayal kırıklığı yaratan 10 transferi sıralamasında da 6. basamakta yer almıştı.

17 Mayıs!


Terim Mayıs ayı için "hasat mevsimi" demişti. Aylarca süren çalışmaların karşılığını alma zamanı... Bundan 7 yıl önce Galatasaray hasat döneminin en büyük vurgununu yapmıştı. Dün Sevilla'lı futbolcular sahada kupa ile tur atarken, 7 yıl öncesinin hatıraları canlandı. 24 saatten fazla uykusuz kaldığım ve buna değen belki de tek gündü... Finalde giyeceğimiz formayı alamamanın verdiği pişmanlıkla başlayan yolculuğum, Kopenhaglı küçük bir ilk okul çocuğunun bizim otobüse el hareketi çekmesiyle şenlenmişti... Unutulmaz dağ başını duman almış ezgileri, Taffarel'in mucizevi kurtarışı, Kaptan'ın tek omuzla mücadelesi, "penaltı atılırken fotoğraf çekmeyelim, flaşı gözünü alır bizim futbolcuların" cümleleri, Türk bayrağı ile tur atan Hagi, kupa seronomisinde bizim futbolculara durması gereken yeri gösteren, onları yönlendiren tecrübe abidesi Popescu ve 18 Mayıs sabahı herkes okuluna,işine gidrken sırtında çantasıyla eve dönen ben... Ne unutulmaz bir gündü.. Tüm yaşattıklarınız için teşekkürler...

Wednesday, May 16, 2007

Debut.




Oğuz Atay, “Batılı inceler,biz severiz.” diyordu.Bu cümleden çıkarılabilecek elbette birden fazla anlam var.Bizim ortaya koymaya çalışacağımız şey ise batılının sevdiğini, biz daha iyi nasıl inceleriz olacaktır.Yıllardır konuşulagelen “Batı kompleksini yenerek, kendimize özgü olanı geliştirip pazarlamalıyız.” teoremini tamamen dışlamamakla beraber, sanatın ve sporun bir çok alanında bu denklemin işlemediğine çokça şahit oldum.

Geçen aylarda yakın bir arkadaşımın kız arkadaşını eve bırakırken memleketin özgünlüğünü nerede yitirdiğini konuşmaya başladık.Tartışmanın getirdiği heyecandan olsa gerek , üzerinde fazla da düşünmeden “Tembeliz.” dedim.”Tembel ve amaçsız”.Bu sitenin amacı tembellik etmeden, hala tutkuyla sevebildiğimiz şeyleri, sanatı, sporu ve insanları alkışlamak, eleştirmek, uluorta değil de fısıltıyla örnek göstermek olacaktır.Bunu yaparken ülke sınırlarımız dahilinden bize ne kadar malzeme çıkar, bunu kestirmek mümkün değil.Ama güzel olan her zaman yazmaya değerdir.

Taslak olarak dışarıda, güzel bir İstanbul akşamüstünde bu ilk yazıyı kaleme alırken yanımdaki genç çift “progress paper”larından ve AB gümrük protokollerinden, karşı masadaki orta yaş üstü menopoz kadınları ise, kollarında yer yer dökülmeye yüz tutmuş, pul pul sahte altın(rengi) bileklik/bilezikleriyle Laleli’de nereden ucuza çanta alınabileceğini konuşuyorlardı.Öncelikler değişebilir, önemli olan nereye bakacağını kestirebilmek galiba.
Diagonal’e hoş geldiniz.
(Kendisi farkında olmasa da yazıya katkılarından ötürü Murat Gülsoy'a teşekkür ederiz.)

Tuesday, May 15, 2007

Sahibinden Kiralık


İtalya'da durum bizden biraz farklı... Bir futbolcu uzun yıllar kiralık olarak takım takım dolaşabiliyor. Pişsin derken dibi tutuyor, yıllar sonra takımına geri dönünce herkes onu yeni transfer sanıyor. Kiralık etiketli futbolun evliya çelebilerden biri de Fabrizio Miccoli... Juventus oyuncusu olarak Perugia'da başladı kiralık hikayesi. Perugia'yı sırtladı götürdü. Durum böyle olunca Juventus geri çağırdı. Bir sezon öyle takıldı mal sahibinin evinde... Sonra Fiorentina ve Benfica'da kiralık sezonlar geçirdi. Miccoli, Portekiz takımı ile 2. kiralık sezonunu tamamladı. Juventus, Porto'nun savunma oyuncusu Pepe'yi transfer etmek istiyormuş. Bu transferin parçası olarak Miccoli'yi de Porto'ya önereceklermiş. Fabrizio bu haberi duyunca olmaz öyle şey demiş. Portekiz'de kalırsam forma giyeceğim tek takım Benfica'dır deyip noktayı koymuş. Kral adamdır, hızlı, teknik bir adamdır, süper frikik atar. Bugün yönetici olsam, yarın kapısını çalar Türkiye'ye gel derim. Al sana ucuz ama kaliteli yabancı... Ne de olsa kiralık..

Monday, May 14, 2007

Celtic Hero!



Sezon sonu sözleşmesi sonaerecek olan Neil Lennon, 6,5 yıllık Celtic macerasına noktayı koyuyor... Bu süreçte İskoçya ligi, federasyon kupası ve lig kupası olmak üzere 10 kupa kaldıran Kuzey İrlandalı cumartesi günü son kez Celtic Park çimlerindeydi. Müthiş bir veda yaşandı. K.İrlanda'nın katolik futbolcusu, hırçınlığı,agresif futbolu ve inatçı kişiliğiyle Celtic efsanelerinden biri oldu.Kariyerine İngiltere'de ve büyük ihtimalle ara transferde kendisini çok isteyen Roy Keane'nin Sunderland'inde devam edecek. Lennon efsanevi Leicester City kadrosunun önemli elemanlarından biriydi.. K.İrlanda milli takımının başında kaptan olarak çıkacakken protestan bir gruptan ölüm tehditleri aldı. Sonrasında milli takım kariyerini noktaladı kızıl saçlı katolik... Lennon Celtic formasını son kez 26 Mayıs cumartesi günü oynanacak İskoç FA Cup finalinde giyecek.

http://www.youtube.com/watch?v=AxTgoMC9keo