Tuesday, December 25, 2007

Flachi söylüyor

Kokainden dolayı ceza alan Francesco Flachi, Gradinata Sud tribününde.

Wednesday, December 12, 2007

kkbb



- Umm, clearly I'm interrupting. I feel badly. Let me... What are you drinking?

- Bad.
- Bad? Sorry... feel...?

- You feel bad.

- Bad?

- "Badly" is an adverb. So to say you feel "badly" would be saying that the mechanism which allows you to feel is broken.

Fikret Abi, Murat Abi, şofben patladı

Kişisel nedenlerden yaklaşık 6-7 aydır hiç iddaadır, bahistir elimi sürmemişim ta ki dün akşama kadar. 3 kişi bir milyona 748 misli kupon yaptık, o sırada hava iyice soğumuş, Beşiktaş maçına bir saat kalmış, yeni şemsiye almışım sabah rıhtımdan, açınca kafamın üzerinde siyah bi fil taşıyormuşum gibi kocaman, gösteriş yapasım var, yağmur yağsın istiyorum. Aklıma "Sevgili Fikret Engin" takılıyor, durup dururken gülüyorum, eve varmak üzereyim. Beşiktaş kaybediyor, koltukta uyuya kalıyorum. Kupon zaten yatmış. Siz de gülün. Cuma akşamları geceyarısı bir vakit TV8.

Geç kalan Damon & Naomi yazısı



  • Geceleri VH1 izleyerek, süperdandik 80ler partilerine giderek, arada bir konu açıldığında "Madonna'nın kariyerinin ilk dönemleri..."yle başlayan cümleler kurarak bu işler yürümez. Buna müzik dinlemek demiyoruz.
  • Bir ara nerede olduğumun tam farkına varamadığımdan olacak, her daim dalga geçtiğimiz "iş çıkışı kitsch postunu giyen corporate fuck"lara benzeyip konser devam ederken hahahihi yaptım. Ön taraftan tepki geldi, düzeldim. Haklılardı, özür dilerim.
  • Galaxie 500 > Damon & Naomi. Ama böyle mütevazı, böyle içten olunca insan ne farkeder ki.

Güzel ve Kindle




Bir gazeteyi uzun süre takip ederseniz bırakmak güç olabiliyor, sabah kalkınca aynı sayfa düzenini, aynı puntoları, aynı abartıyı/sadeliği görmek isteyebiliyor insan. SABAH Gazetesi işin suyunu çıkarmıştı epey bir zaman önce, yine de takip ediyordum. Bir iki hafta evvel bıraktım, sadece pazartesi günleri alıyorum artık o da Ülkü Tamer'in ufak, mütevazi, gözden kaçması çok muhtemel köşesini okumak için. Bu hafta Amazon'un son icadı, büyük ihtimalle önümüzdeki elli sene içerisinde alışıldık kitap okuma alışkanlıklarımıza cellat olacak Kindle ve ilerisi hakkındaydı köşesi. Tüm yazı bir tarafa şu kısım içime dokundu doğrusu;

"Yerli yabancı, yazılan o kadar yapıta bakıyorum da (pek ender ayrıcalıklar dışında), yeni bir ortak dilin yaratılmaya başlandığını görüyorum.
Eskilere bakın, her yazar bir kişilikti. Şimdi neredeyse herkes ortak kişiliği oluşturan elektronik bir parça. Bu gidişle yazar adlarının yerini Casper, HP, Compaq, Dell, IBM, Escort imzaları alacak."

Modern edebiyat dediğimiz şeyin içi ne kadar dolu? Sırtını gündelik humora ve ikili ilişkilere yaslamış, prematüre sayılabilecek benim de çok sevdiğim bir tür muhtemel yeni edebiyat geleneğini gereğinden fazla mı ciddiye alıyoruz acaba. Bir neo-Nabokov beklentim yok kimseden elbette. 2007 senesi ve ötesinde, ekranların jenere ettiği yazılara, internete, büyük olan herşeye, her zamankinden daha stresli bir yaşantıya bağımlılığımız giderek artarken böyle düşünmek fazlaca saf olur.

Tek istediğim sabah uyanınca kafamın nisbeten daha az dolu olması. Fak yu Kindle diyebilecek miyim? Şimdilik evet, bunu hala discman'iyle dolaşan ve bundan çok hoşnut olan biri söylüyor inanın. Ama ya sonra, niteliği pratik olana tercih edebilecek miyim ileride? Evet dersem yalan söylemiş olurum. Tek bildiğim adam gibi yaşayabilmek her gün daha da zorlaşıyor.



Elazığ vs. İstanbul


Az kaldı, dönüşüm yakındır demek iki alttaki resim. Benden habersiz gönderiyor iki arada bir derede bunları, sayfayı açınca şaşırıyorum. Böyle çakallıkları da oluyor kendisinin. Kısacası Tifo'nun selamı var herkese, buralarda olamamak, yazamamak, herşeyden önce sevdiği şeyi takip edememek kolay değil. Az kaldı, bekleyin.

ice ice baby



Link arkadaştan geldi, gelmiş geçmiş en gereksiz 9 Greatest Hits albümü, memlekette daha çok best of olarak bilinen şeylerden. Bir numarada The Best Of Shaquille O'Neal var, katılmamak elde değil. Mikrofon başında değil de, mümkünse bir otuz yıl daha parkelerde görmek isteriz kendisini. O bırakınca NBA daha renksiz bir yer olacak keza. Üç numarada da nev'i şahsına münhasır John Tesh var, vakti olanlar kim ola ki diye araştırıp eğlenebilir. Bir ekleme de, biri yarım albümden üç albüm yayınlayıp daha sonra Best Of tribine giren Silverchair ile ben yapayım, zamanında fena uyuz olmuştum, kendilerini hatırlayan falan da kalmadı zaten. Tam liste için:

9 Most Unnecessary Greatest Hits Albums Of All Time

.

Wednesday, November 14, 2007

little boxes

diyorum manyak bunlar, ufacık çocuğu çıkarmışlar "Barış Manço'nun ruhu benim bedenimde" diye dolaşıyo. etrafta koşuştururken bi anda bi arabanın önünde durup "bu" diyo, "işte eskiden kullandığım araba bu". kameraman şaşkın ayaklarında, arkada doom'daki patlama seslerinin aynısı, görmeyip duyan 486DX66 başında eskiyi yad ettiğimi zannedecek. halbuki değil.

araba da Manço'nun değil zaten, olması mümkün değil, Türkiye'ye daha yeni gelen dandik Çin 4x4'lerinden. Caferağa Spor Salonu'nun orada bir otopark vardır, babamla bir sinema dönüşü oraya bırakmışız arabayı, almaya gidiyoruz. belki 15 sene evvel, belki daha fazla. babam durdu, bir araba işaret etti "git bak bakalım bi" diyerekten. gri bi MG, şahane. yanında 2 tane daha üzeri örtülü araba var. bak dedi bunlar Barış Manço'nun arabaları. böyle bi adammış Manço. terbiyesiz kurgu fakirleri sizi.

değiştiriyorum, sürekli değiştiriyorum. başka bi adam. yanında ceza oturuyo. ceza'nın bi parçası ya da ona benzer bişi hakkında konuşuyorlar. durup duruken adam "sanki drug almış gibi dinledim" falan diyo. saçmalık diz boyu. ne konuştuğunu, ne söylediğini bilmeyen insan yığını. acme'den balyoz ısmarlayasım geliyor.

7.30. kadıköydeyim. karşıya geçebilmem 11.20. havaya küfür ediyorum. günün en önemli kısmı geçmiş bile. zaman kaybı. para kaybı. asmalımescid'e geçiyorum. kaffee house el değiştirmiş. deli bakkal kapanmış. oturacak yer arıyorum.

mika ankara'da. bora fransa yolcusuyum diye telefon açıyor, gülüyoruz. tifo gün sayıyor, 15 dakika telefonda konuşuyoruz, onun vaktinden yemiş gibi hissediyorum, öyle şey olur mu diyorum. olur, bal gibi olur, burada gün geçmiyo, orada nasıl geçsin. yerim izafiyetini. herkes gidiyo. ya da gitmiş çoktan. önce sevinip hemen sonrasında üzülüyorum. bazıları için daha çok.

Tuesday, November 13, 2007

my main man


yeniwesandersonfilmidarjeelinglimitedyarıngeceganggangdance
fransız
muselocktankaçmakthebelieveraydabir
ahmadrashadlı
nbaaccess.



Thursday, October 11, 2007

Derin Bir Nefes Almak Lazım


Bambaşka bir boyuta geçip bu boyutta kaybolmak ya da kendini kaybetmek ne demek? Bu sorunun cevabını biliyorum artık... Yaşanabilir eski boyuta döndüğümde sanırım yeniden bir beyin ayarı gerekecek. Bana Commodore64 kullanmış birini bulun onun mutlaka özel bir tornavidası vardır...

Friday, September 14, 2007

Asla Gelmeyen Gelecek


Ulusal Fransız Kütüphanesi'nin arşivinden 1910 yılında 2000'li yıllardaki hayat üzerine yapılmış çizimler. Sadece bu kadar da değil. Sitenin yan menüsünden '50, '60'lar vs. arşivlerine de bir göz atmakta fayda var. Link'i aşağıya bırakıyorum, bookmarklayın.

Paleo-Future: French Prints Show The Year 2000.

...ve Uyku Gezintisi




Hemen bir düzeltme yapalım: New York'ta sergilenen outdoor sergi "Sleepwalkers" adını taşıyor, Museum Of Modern Art' ın duvarlarına yansıtılan birbiriyle bağlantılı sekiz ayrı parçanın izlenmesiyle ortaya çıkan kısa film üzerine kurulu bir Doug Aitken denemesi. İstanbul'daki ile bağlantısı yok kısaca. Daha fazlasına göz atmak isteyenler için link aşağıda.

Doug Aitken Workshop

Gece Gezmesi


Aşağıda gereken bilgi mevcut. Geçtiğimiz kış New York'ta bir benzeri yapılmıştı yanlış hatırlamıyorsam, resimleri harika görünüyordu, bulursam onları da postalarım. İstanbullular oturmasın, bir gece gezmesine çıksın.


GECEGEZENLER GÖSTERİMLERİ BAŞLADI

İstanbul Bienali sanatı sokağa taşıyor.
Gecegezenler,10. Uluslararası İstanbul Bienali'nin gece programında yer alan projelerden biri, belki de en uyurgezer olanı.

Worldcard'ın özel proje sponsoru olarak desteklediği "Gecegezenler", "söyleyecek sözü olan" herkesi videolarını paylaşmaya, gece sokağa çıkmaya, sokağı paylaşmaya ve kendi sesini hep birlikte duymaya davet etmişti.

Proje kapsamında gösterilecek video çalışmaları, Övül Durmuşoğlu, Marcus Graf, Borga Kantürk, Pelin Uran ve Adnan Yıldız'dan oluşan genç bir küratör ekibi tarafından seçildi.

"Gecegezenler" projesi, Uluslararası İstanbul Bienali'nin açık olduğu sekiz hafta boyunca sürecek. Saat 20.00'de başlayacak olan video gösterimleri iki buçuk saat sürüyor. Katılımın halka açık ve ücretsiz olacağı gösterimler, kentin farklı noktalarında düzenleniyor.


GECEGEZENLER GÖSTERİM YERLERİ
20.00-22.30 arasında
11/09/07 > Muhsin Adil Binal İlköğretim Okulu'nun Bahçesi, Moda Caddesi, Caferağa, Kadıköy
14/09/07 > Dikilitaş Stadyumu, Emirhan Caddesi, Aşık Kerem Sokak, Dikilitaş, Beşiktaş
16/09/07 > Bostancı Tren İstasyonu, Kadıköy
18/09/07 > Turan Caddesi, Yenikafa Sokak, Dolapdere, Beyoğlu
20/09/07 > Carrefoursa Otoparkı, Küçüksu Caddesi, Ümraniye
22/09/07 > Fil Yokuşu Sokak, Fatih
24/09/07 > Kartal deniz otobüsleri iskelesi, Turgut Özal Bulvarı, Kartal
27/09/07 > Halas Sokak, İstiklal Caddesi, Beyoğlu
29/09/07 > Nil Sokak, Mahmutbey Caddesi, Bahçelievler
02/10/07 > Kriton Curi Parkı, Atatürk Caddesi, Kozyatağı, Kadıköy
04/10/07 > Yoncalı Sokak, Kuştepe, Şişli (Bilgi Üniversitesi arkası)
06/10/07 > Atatürk Kültür Merkezi, İsmet İnönü Caddesi, Beyoğlu
09/10/07 > Fermeneciler Caddesi, Perşembe Pazarı, Karaköy, Beyoğlu
10/10/07 > Eyüp Sultan Bulvarı, Eski Yeni Dere Sokak, Eyüp
13/10/07 > Sinanpaşa Köprü Sokak, Sair Nedim Caddesi, Beşiktaş
15/10/07 > Kemal Paşa Caddesi, Büyükbakkalköy Yolu, Maltepe
18/10/07 > Tugay Yolu Caddesi, Maltepe
21/10/07 > Mecidiyeköy, Şişli (Otobüs duraklarının arkası)
23/10/07 > E5 Tem Okmeydanı Bağlantı Yolu ile Kağıthane Caddesi'nin Kesişimi, Köprü Ayağı,
Kağıthane
25/10/07 > İtfaiye Caddesi, Zeyrek, Fatih
27/10/07 > Kısıklı Caddesi, Altunizade, Üsküdar
30/10/07 > Kanlıca Hisarı Caddesi, Kanlıca, Beykoz
02/11/07 > Karamük Çayevi, Asmalımescit, İstiklal Caddesi, Beyoğlu
"Gecegezenler, köşe başlarını mesken tutar. Onlar, kendi adaletlerini arar.
Nefeslerini ensende hissedersin. Yani uykusuz, hayalet çetesi."

Wednesday, September 12, 2007

Bu Adamları Durdurun


5 numarada sıkıntı yaşayacakları kesin gibi, Olowokandi hem free agent, hem mızmız, hem de kim onu ister ki? 1'de Dolante KG için Sonics'e gitti, Telfair silahla yakalandı takımla ilişiği büyük ihtimalle kesilecek. Eddie House'la, James Posey takviyesi yaptılar ki rotasyon hız kesmesin. Belki de en güzeli Reggie Miller'ı iki sene aradan sonra basketbola tekrar geri döndürecekler, henüz kesinlik kazanan birşey yok. Ne olursa olsun Celtics'i bu sene durdurmak çok ama çok zor olacak gibi.

Öte yandan, olan yine bize oldu, ekim ayında KGsiz bir Wolves izlemek zorundayız. Ricky Davis mi? Güldürmeyin adamı.

Philly Güneşi


Yarın It's Always Sunny In Philadelphia'nın yeni sezonu başlıyor. İnternetten dizi indirmeye ve gülmeye meraklı arkadaşlar takılabilir. Sadece giriş jeneriği için bile izlenmeye değer. Yanında Earth,Wind & Fire'dan "September" şarkısını hediye ediyorum tüm sevenlere.

Tuesday, September 11, 2007

Saylon Killer


Sağlamlığından bir dakika kuşku duymadığım Battlestar Galactica'nın oyununu yapmış diehard fanları. Tamamen free, henüz demo aşamasında, bitince de piyasaya vereceklermiş. Gayet başarılı buldum, hele bir de diziyi izliyorsanız tadından yenmiyor. Number Six'in Gaius'u boğazladığını hayal ederken uzayda dolaşmaca, lazer aksiyonları, odaya girip "Apollo var mı ağğğbbii?" diye soranlara yumruk sallamaca. Sirk gibi.

Link aşağıda. Üçüncü sezon da bu pazar TVde.

Battlestar Galactica: Beyond the Red Line

Tifo'nun selamı var


Blog'u yapmaya ilk karar verdiğimizde crossover birşeyler olsun dedik. Tifo futbol, ben ise ilginç bulduğum ne varsa koyacaktım buralara. Belli bi hit'e de ulaştık ne güzeldir ki. Tifo bir süreliğine uzaklara gittiğinden beri benim içimden yazmak pek gelmedi açıkçası. Diagonal'i asıl okutan şey futbol. Bu nedenle bir süredir Tifo'nun güzel derleme/insider info/yorumlarına hasretsiniz onu da biliyorum. Ancak Tifo'dan iyi haberler var. Kendisi yolun çeyreğini geçti, keyfi belki çok yerinde değil ama herşey yolunda, her hafta bir iki konuşma imkanımız oluyor. O ara daha futbol-free bir şekilde idare edeceğiz. Takipte kalın.

Sunday, August 12, 2007

TIFO ŞİMDİ ASKER!


GENOVA CİTY ER EĞİTİM KOMUTANLIĞI'NA DÜŞTÜM. OCAK 2008'DE GÖRÜŞMEK ÜZERE. öZELLİKLE BURDUR'DAN BU BLOG'U YILMADAN TAKİP EDEN "THE DIAGONAL" SEVERLERE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM. BURALAR TOMWOOD'A EMANET. HAYDİ SAĞLICAKLA KALIN...

Thursday, August 9, 2007

Kurallara Uyalım, Uymayanları Uyaralım


MAnchester United'ın dün Kuzey İrlanda'da Glentoran ile oynadığı hazırlık maçından bir kare... Huylu huyundan vazgeçmez. Hocası, Nani'yi bir kez uyarmıştı. Sanırım Ferguson'un yokluğundan istifade edip, bir gol atmışken doya doya sevineyim demiş delikanlı

10'lardan!...

Galatasaray 10 numara ararken bir dönem adı en çok yazılıp çizilen topçulardan biri Federico Insua'ydı. Çoğunluğun bu adamı izlemişliği yoktu ama herkes bu transferi istiyordu. Arjantinli olması sanırım bu transfer arzusunda önemli bir etkendi. Neyse, Insua rüzgarı dindikten 1 sene sonra haberi geldi, Boca 4 milyon euro bonservis bedeliyle oyuncusunu Borussia Mönchengladbach'a satmıştı. Kendisini ilk kez alıcı gözle, geçen yaz oynanan Galatasaray-M'Gladbach hazırlık maçında izlemiştim. Vasattı... Zaten bütün sezonu da vasatı aşamadan geçirdi. M'Gladbach formasıyla ilk golünü sezonun bitimine 3 ay kala attı. Takımı küme düşünce oda pılını pırtını toplayıp bonservisiyle birlikte Güney Amerika'nın yolunu tutmuş. Tesadüfen öğrendim, şu sıralar Federico Meksika Ligi'nde Club America forması giymekteymiş. Haziran ayında 4 yıllık sözleşmeye imza atmış. Bu kısa sürede ne yaptı ne performans gösterdi hiç bir bilgim yok. Ancak Arjantin Milli takım teknik direktörü Basile, ay sonunda Norveç ile Oslo'da yapılacak hazırlık maçının kadrosuna sürpriz bir şekilde Insua'yı da davet etmiş.

En Pahalı Kaleci

Craig Gordon, 25 yaşında ve İskoçya Milli takımında 1 numaralı formanın sahibi... Artık o da İngiltere Premier Ligi'nde boy gösterecek. Teknik direktörlüğünü Roy Keane'in yaptığı Sunderland, Gordon için kulübü Hearts'a tam 9 milyon pound ödemeyi kabul etti. Bu bir rekor. İngiltere futbol tarihinde bir kaleci için ödenen en yüksek bonservis ücreti... Bir önceki rekor 2000 yılında kırılmış ve Manchester United Fabian Barthez için 7.8 milyon pound bonservis bedeli ödemişti. Daha önce de dem vurmuştum, İngiltere'de bazı futbolculara ödenen bonservis bedellerini aklım almıyor. Craig Gordon'u pek tanımıyorum. Sadece bir kaç kez İskoçya maçlarında görmüştüm ve uzun boyuyla dikkatimi çekmişti. Sunderland ile 5 yıllık sözleşme imzaladı. Bu sene hakkında kesin bir yargıya varamayacak olsamda 1-2 sene içinde kendini belli eder. Ama şurası kesin ki 9 milyon poundluk bonservis bedeli üzerinde ciddi bir baskı oluşturacak.

Wednesday, August 8, 2007

Signora Cassano Sampdoria'dan Bekleniyorsunuz

Antonio Cassano... Ne Real Madrid onu Roma'ya ödediği paranın altına satmak istiyor, ne de o İspanya'da kazandığı yıllık 4 milyon eurocuğu kaybetmek istiyor. Şu sıralar isminin en çok anıldığı kulüp ise Sampdoria... Ancak ortada ki mali tablo da Sampdoria'nın sınırlarını aşmakta. Bu nedenle Beppe Marotta Real Madrid'e Cassano için 2 ayrı teklif götürmüş. İlki oyuncuyu 5 milyon euro'nun altında bir bonservisle alalım teklifi. İkincisi ve daha makul görüneni ise Cassano'yu bir yıllığına kiralayıp, oyuncunun yıllık parasını bölüşme önerisi. Bu transfer olur mu olmaz mı bilmem ama son yıllarda ki gol kısırlığını düşününce Montella, Caracciolo ve Cassano üçlüsü Sampdoria'ya ilaç olur gibi geldi bana...

IL Padrino Moggi

Luciano Moggi yine ortalıklarda dolaşmaya başladı. Birara kendisi için perde arkasından Juventus'u yönetmeye devam ediyor demişlerdi. Sonra bir yerlerde okumuştum, fahri danışmanlık yapacaktı Juventus'a ama devamı gelmedi söylenenlerin. Şimdi de Juventus yönetimine sallamış. Belki de onu dinlemedikleri için... Çok fazla para harcıyorlar, 12 yıl boyunca bize harcatmadılar ama olsun biz yinede çok şey başardık demiş. Gerçi neyi nasıl başardığını cümle alem gördü ama neyse... Moggi bir de tahminde bulunmuş. "Inter şampiyon olur, Juventus ligi 5. bitirir." Bize birşey yok mu Moggi Baba? Il Padrino ver hicazeti, taşıyalım Sampdoria'yı zirveye...

Quaresma Sevenler - 2

N'oluyor böyle anlamış değilim... Aniden çizmede QuaresmaMania türedi. C.Ronaldo'nun gölgesinde kalan, o ilerlerken gerileyen Quaresma'yı yeniden parlatıp piyasaya sürme çabası mı anlamış değilimi. Lippi'nin ardından Figo da bir açıklama yapmış. Önceleri veliaht ilen etmişti Figo, şimdi de veliaht'ını transfer ettirme çabasında. Hedef ise transfer tiryakisi Inter başkanı Moratti'yi tetikleyip Quaresma'yı Inter'e getirtmek gibi görünüyor. Figo'ya hayırlı işler diyelim. Gerçi karşı cephedeymişim gibi görünüyorum ama Quaresma'da sağlam topçudur. Quaresma Sevenler-3 Tifo Askerde... Coming Soon...

Figo: "Quaresma is one of the best footballers in Portugal at this moment in time.I think he has the right qualities to be able to play in whatever team he wants, although it all depends on what he feels is best for him."

Bayan Ferguson

Kadro geniş. E böyle olunca Alex Ferguson iki takım yapmış, biri Kuzey İrlanda'nın köklü takımlarından Glentoran ile diğeri ise İskoç Ligi'nden Dunfermline ile hazırlık maçı yapmış. Ancak Ferguson cezalı olduğu için bu maçları izleyememiş. Cezayı kesen ise Ferguson'un eşi. Bayan Ferguson evlerini taşıdıkları için Alex'in kendisine yardım etmesi gerektiğini söylemiş. "Hazırlık maçı onlar salla gitsin. Bana yardım edeceksin" diye de raconu kesmiş. Kadının fendi böyle bir şey işte...

Monday, August 6, 2007

Quaresma Sevenler


Marcello Lippi: "One of my favourites is Ricardo Quaresma. The day I go back to coaching I will do everything possible to sign him. Quaresma could make any club have that extra step up in quality."


Lé Kısır de Ligue 1


Fransa Ligi'nde yeni sezon başladı. İlk hafta maçlarının ardından Valenciennes sürprizi dışında maçlarda öyle göze batan bir durum yok. Ancak genel tabloya farklı bir açıdan baktığınızda pek iç açıcı bir durumla karşılaşmıyoruz. İlk hafta oynanan on maçta atılan toplam gol sayısı 13... Bu rakam, Fransa Lig tarihinde ilk hafta maçları sonunda atılan en düşük gol sayısını ifade ediyor. Aynı rakam en son 1994/1995 sezonunun açılış haftası görülmüş. Hatırlarsınız geçen sezon sonlara doğru 10 maçta toplam 8 golün atıldığı ve ülke tarihinde gelmiş geçmiş en kısır maçların yaşandığı bir hafta da olmuştu. Şimdi Fransızlar yine tartışmaya başladı; "Acaba bizim ligin kalitesi düşük mü?" diye... Her şeye rağmen Erbaş Tifo Ligue 1'i seviyor...

Van Der Star*

*Bugünkü The Sun gazetesinin manşeti

Sunday, August 5, 2007

5th Homeless World Cup

Kopenhag'ın Town Hall meydanında 29 Temmuz günü başlayan 5. Evsizler Dünya Futbol Şampiyonası dün oynanan final maçıyla sonaermiş. Finalde Polonya'yı 9-3 yenen İskoçya kupanın yeni sahibi olmuş.

Saturday, August 4, 2007

Ken Bates Dede

UEFA Kupası'nda Galatasaray ile oynanan yarı finalin ardından Leeds United'ın istikrarlı düşüş hikayesini hepiniz biliyorsunuz. Önce saha içi başlayan gerileme ve ardından ekonomik olarak gelen çöküş... 2005 yılında kulübü, Chelsea'nin eski sahibi Ken Bates satın aldı. Noel Baba kıvamında ki yeni başkan sonrası kulüp, şirketsel bazda çeşitli sıkıntılar yaşadı ve kayyuma devredildi. Geçen sezon İngiltere 2. ligi Championship'den düşen Leeds, bu sezon daha başlamadan, süregelen bu sıkıntılardan dolayı ligde mücadele edememe tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Kayyuma devredilen kulübü yeniden satın alan Ken Bates federasyonla yaptığı görüşmeler sonrası, verdiği bazı taahhütlerle kulübü için League One'da oynama hakkını koparabildi. Ancak herşeye rağmen Leeds United'ın sezona eksi 15 puanla başlayacak olmasına engel olamadı. Gelecek Leeds için şuan karanlık görünüyor. Bu ışığı yaksa yaksa yine bizim ak sakallı dede Ken Bates yakar.

Ligue 1 2007/2008

Avrupa futbolunu takip edenlerin çoğu Fransa Ligi'nden pek hoşlanmaz. Ama benim her daim severek izlediğim bir lig olmuştur. Organizasyon ve tribündeki taraftarlar yeter bana. Yeni sezon bugün başlıyor. Pek çok önemli transfer ve pek çok değişiklik oldu. Maçları yine Kanal A yayınlayacak. İlk haftanın en göze batan mücadelesi, Bordeaux ile Lens arasında... Teknik direktörlüğe geri dönen ve Lens'ın başına geçen Guy Roux ile Auxerre'den eski öğrencisi şimdilerin çiçeği burnunda* teknik direktörü Laurent Blanc sezona iyi bir başlangıç yapabilmek için karşı karşıya geliyorlar.... Haftanın diğer maçları ise şöyle;

Cumartesi:
Strasbourg - Marseille
Caen - Nice
Lille - Lorient
Monaco - St. Ettienne
PSG - Sochaux
Rennes - Nancy
Valenciennes - Toulouse
Pazar:
Le Mans - Metz
Lyon - Auxerre


*Tüm hakkları Türk medyasında olan "Çiçeği burnunda" tanımlamasını blogumuzda kullanmış olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum.

Git Nickelodeon İzle Çocuğum

Manchester United'ın 1997 doğumlu Rhain Davis'i transfer etmesinin yankıları sürerken, Almanya'dan buna benzer bir trasnfer haberi geldi. Bayern Munih 13 yaşında ki Pier Larrauri transfer etti. Ancak Bayern, Perulu cocuğu bir yıl deneyip kesin kararını öyle verecek. Resimde de görüldüğü gibi Pier transfer haberinin ardından gazetecilere marifetlerini sergiliyor.

Thursday, August 2, 2007

Hafta İçi Derbi Mi Olur Ya!

Serie A'da fikstür belli oldu. Roma evlere şenlik bir fikstür çekti. Bu nedenle jet hızıyla Roma takımı topluca ağlama ayinine geçiş yaptı. Ama adamlar haklı, ilk 10 hafta Palermo, Fiorentina ve Milan ile deplasmanda oynayıp, Juventus ve Lazio ile içerde karşılacaklar. En enteresan nokta ise 27 ya da 28 Ekim'de Milan deplasmanına gidip aynı haftanın çarşambası (31 Ekim) Lazio ile derbi maçına çıkacaklar. Roma'nın yeni transferi Guily'de bu olayı garipsemiş olsa gerek ki "Hafta içi derbi oynamak biraz ilginç olacak" demiş. Yerden göğe kadar haklı adam... Bu kadar fikstürden yazmışken, 4. hafta Sampdoria-Genoa derbisinin olduğunu belirtmeden geçemem. Kim bilir belki Genova City er Eğitim Komutanlığı'na düşerim, çarşı iznine çıkar maça giderim...

Wednesday, August 1, 2007

Sıradan İnsan Yaratma Çalışması

Matin Allen, Leicester City'nin yeni menajeri... Kendisiyle bu sabah The Sun'ın sütunlarında tanıştım. Ama İngiltere'de uyguladığı methodlar ve yaptıklarıyla epey bir şanı varmış. 41 yaşındaki teknik adamı manşetlere taşıyan yeni uygulaması ise bir hayli ilginç. Martin Ellen, Pazartesi günkü antremanını Leicester City'nin iç saha maçlarını yaptığı Walker Stadı'na taşımış. Statta futbolcularına kendi tabiriyle bir çeşit test uygulamış. Buna göre, futbolcularına stadın tuvaletlerini temizletmiş. Nasıl bir testse artık... Açıklamalarından anladığım kadarıyla Martin Allen "bu topçularda sıradan adamlar,senden benden farkı yok" tarzı bir atmosfer yaratmaya çalışıyor. Futbolcuların hiç biri itiraz etmemiş, böyle şey yapmam dememiş. Gerçi formayı verecek adam çıkıp "bu tarz işleri yapmaya hazır olmayanlardan hoşlanmam" derse, futbolcuların tutumunu da normal karşılamak lazım. Ama yinede saçmalık...

Monday, July 30, 2007

Deplasman

Cumartesi günü oynanan Sampdoria - Cherno More Varna, InterToto Kupası maçından bir kare. Bulgar seyirciler deplasmanda oynanan bu maça fazla ilgi gösteremişler. Yaklaşık 20-25 kişi ya varlar ya yoklar. Maça gelince; Sampdoria 1-0 kazandı. İlk maçı da aynı skorla kazanmıştı. Böylece UEFA Kupası ön eleme maçları oynama hakkı elde etti. Ancak geçen sezondan süre gelen gol kısırlığı sürüyor. Umarım lig başlayınca herşey düzelir. Çünkü başkan çok iddialı konuştu. Taraftarı havaya soktu. Sonu hüsran olmasın da...-

Sunday, July 29, 2007

Bir İnceleme Konusu: TeleGol

Yayın saatlerinden ötürü TeleGol'ü son yıllarda izlemiyordum. Serhat Ulueren'in parlak takım elbiselerini, Adnan Aybaba şovu, Gökmen Özdenak'ın bağırarak toplumsal mesaj verme çabalarını, Telegol'ün fos özel haberlerini özlemişim. Ziya Şengül'ün yerine Selçuk Yula gelmiş. Bomba transfer diye buna derim işte... Lig başlasın ortalık biraz kızışsın "Adnan vs. Selçuk" serisinin DVD'leri satış rekorları kırar. Ama tek özleyeceğim olay Ertem Şener olacak. TeleGol'ün özel dosyalarını yavaş ve gergin bir ses tonuyla Ertem seslendirirdi. "Tarih 24 Şubat 1999.." diye başlar Alacakaranlık Kuşağı havası yaratırdı. Sanırım Ertem Şener Şampiyonlar Ligi'nin yayıncısı Star TV'de kalıp Ronaldinho'ya olan aşkını haykırmayı tercih etmiş.

Siyahi İtalyan

İtalya-Türkiye basketbol maçını izlerken aklıma geldi. Bir zamanlar üçlükleriyle pek çok takımın canını yakan Carlton Myers vardı. İtalyan milli takımında oynayan tek siyahi basketbolcuydu. Oynadığı her takımda 10 numarayı giyerdi. Cine5 vardı, İsmet Badem vardı, ilginç dribling stiliyle Ülker'in guardı Micheal Anderson vardı.

Eskiler Güzeldir!

Tomwood aradı. Gerçi iki pazardır arıyor ve hemen TRT-2'yi açmam yönünde direktif veriyor. Geçen Pazar seçimlerin karambolüne gitmişti. Ama bu kez affetmedim... İzlemem yönünde talimat aldığım programda bu haftanın konuğu Giuseppe Signori'ydi. Beppe'nin kariyerini anlatıyorlardı ve tabiki unutulmaz penaltılarını... Doğal olarak ekranda sık sık, Beppe'nin efsaneleştiği Lazio günlerinden görüntüler yer aldı. Böylece dönemin pek çok tanıdık simasını da görme fırsatı yakaladım. Bu isimlerden biri de Roberto di Matteo idi. Havlu bileklik furyasının ikon isimlerinden.

Friday, July 27, 2007

Zıplama, sesli konuşma, koşuşturma yok!



Alex Ferguson müthiş detaycı bir adam. Zaten öyle olmazsa ne bu başarılar gelir ne de bu istikrar yakalanırdı. Dile kolay 21 yıl... İskoç çalıştırıcı bu kez yeni transfer Nani'yi uyarmış. Genç Portekizli attığı gollerden sonra havada seri taklalara başlıyor. Ferguson'da bu durmun Nani için sakatlık riski taşıdığına inanmış olsa gerek ki oyuncusunun bu gol sevincinden vazgeçmesi için telkinde bulunmuş. Adam haklı, siz düya kadar para verip satın aldığınız yeni bir şeye gözünüz gibi bakmıyor musunuz?

Thursday, July 26, 2007

"Kaka"giller!

Digao ya da esas adıyla Rodrigo Leite... Milan'lı Kaka'nın kardeşi. Şuan 21 yaşında olan Brezilyalı oyuncu abisinin aksine savunmada görev yapıyor. 2005 senesinde Milan genç takımına alınan Digao, kısa bir süre sonra Serie B takımlarından Rimini'ye kiralanmış. Küçük Kaka için artık yeni macera başlıyor. 2007/2008 sezonunda Milan kadrosunda yer alacak olan Digao bu hafta başı takımıyla ilk antremanına çıktı. İlk bakışta Digao'nun A takıma alınmasını, Costacurta'nın futbolu bırakmasıyla kadro içersinde savunma bölgesine alternatif yaratma çabası olarak değerlendirebiliriz. Ama İtalya'da çıkan haberler göz önüne alındığında, Digao hamlesinin bambaşka bir amacı olduğu yazılıp çiziliyor. Bu amaçta, adı sık sık Real Madrid ile anılan Ağabey Kaka'ya daha rahat ve daha huzurlu bir ortam oluşturup, yıldız oyuncu ile İspanyol kulübünün olası bir temasını sonuçsuz kılmak. Kaka akıllı adam, Real Madrid'e giderek hata yapmaz. Zaten kardeşide gelmiş, aile saadetini de bulmuş. Ona yeter...

Wednesday, July 25, 2007

Sardırmaca by Mourinho

Linkten linke atlarken, Daily Express'de rastladım Jose Mourinho'ya. Bay Kibir Ferguson'u bırakmış, şimdi de Rafa Benitez'e sardırmış. Muhabbet hep aynı; çok transfer eşittir baskı... Kısa ve net "Gıcığım" Mourinho'ya...

Mourinho said: “The pressure is a bit higher on Liverpool because this season they can’t point at other people.In other years they could say, ‘Oh, these guys, they spend a lot of money, they have to win’. This season they have to have a different speech.”

Sold Out!

İngiltere Premier Lig takımlarından Reading'in 24.500 kapasiteli Madejski Stadı. Dün kulüpten yapılan resmi açıklamaya göre, sezon öncesi satışa çıkarılan ve en ucuzu 165 pound, en pahalısı ise 595 pound 18.000 kombine bilet tükenmiş. İlla Reading'den bir kombine kartım olsun diyorsanız, tek çareniz deplasman kombinesi almak. Gençlerbirliği başkanı İlhan Cavcav ise geçtiğimiz sezon kendisine tepki gösteren taraftarlara kızdığı için bu sezon kombine satmama kararı aldıklarını açıklamış. Siz daha tartışa durun; altıydı, altı artı birdi, özerklikti, FIFA mektubuydu, kulüpler birliğiydi...

Tuesday, July 24, 2007

Sefa Pezevengi

"10 Numara" pozisyonunda oynayan futbolcular Britanya futbolunda diğer ülkelere nazaran daha çok el üstünde tutulan, seyircelerin üzerlerine titrediği topçulardır. Üç sene Reggina formasıyla İtalya'da takılan Shunsuke Nakamura bu durum için önemli örneklerden biridir... Ki kendisi öyle ahım şahım bir "10 numara" değildir. Ama Celtic forması giyen Japon, biraz ligin zayıflığı, biraz seyircinin gazı ve biraz ortamın yarattığı özgüvenle İskoçya'da çoştu. Özellikle geride bıraktığımız sezon adeta tavan yaptı. Profesyonel futbolcular derneği , futbol yazarları ve taraftarlar tarafından yılın futbolcusu seçilerek sezonu hat-trick yaparak tamamladı. Nedir bunun sırrı diye sormuş olmalılar ki Nakamura İskoç gazetesi The Daily Record'a açıklama yapmış. Sır; germanyum adlı bir mineralle yapılan banyo keyfindeymiş. Derisini yumuşatan bu seanslar, oyununu geliştirmesine yardımcı oluyormuş Nakamura'nın... Vallahi ben kendisinin yalancısıyım. Şuan bunları yazarken düşündümde bir garip oldum. Nakamura küveti suyla doldurup iyice köpürtmüş. Germanyum mineralini de bastığı küvetin içine serilmiş yatıyor. Küvetin yanında bulunan sehpada da telsiz telefonu ve viskisi... N'oluyoruz ya!... Bana hemen Banu Alkan'ı bağlayın..

Monday, July 23, 2007

Higuita Gol Gol Gol

Kariyerinde 37'si penaltıdan olmak üzere 41 golü bulunan efsanevi kaleci Rene Higuita futbola geri dönüyor. 40 yaşındaki kaleci Venezuella'nın Guaros de Lara takımıyla anlaşmış. Kolombiyalı kaleci dünya futbolunda kendine has stiliyle önemli bir imgedir. Esasında onun ününe ün katan attığı goller değil, 1995 yılında Wembley stadyumunda topuklarıyla yaptığı kurtarıştır. Rene Higuita en son, yarışmacı olarak katıldığı Survivor ile ünlüler çiftliği karşımı bir prodüksiyon olan ve bir ada da gerçekleşen La isla de los famosos adlı programla gündeme gelmişti. Hey gidi İtalya 90...

Açılan Sandık Sayısı, Atılan Tur Sayısı!

Nurburgring'de yapılan Avrupa GP'si seçim atmosferinin yarattığı karambole gitti biraz ama yinede heyecan dozu üst seviyedeydi. Ekrana yansıyan, yağmurun başlamasına 5 dakika kaldığı bilgisinin 5 dakika sonrası bardaktan boşalırcasına yağmur yağması ile heyecandan açık kalan ağzımdan salyaların akması arka arkaya geldi. Ancak ilk sektör zamanında saniyenin binde ikisi kadar geride olan, heyecandan ötürü salya akma aksiyonu diğer iki sektörde arayı kapattı ve öne geçti. Damon Hill ve Schumi çekişmesini özlesek de F1'i seviyoruz kardeşim..