Thursday, June 19, 2008
"O"...
Uzaktan bize doğru yürüyordu. Esasında bize doğru yürümüyordu. Yürüdüğü istikamet bizim bulunduğumuz yerden geçiyordu. Kandırmayalım kendimizi. Biz herzamanki yerimizdeydik. Tam köşede... Kaldırımla aramızda sadece ve yine demir bir korkuluk vardı. Arkası dönük olan Tomwood'un görüş alanına girmesi, benim görmemden yaklaşık 15-20 saniye sonra gerçekleşti. Aşağı doğru yürüyüp gözden kayboldu. Güneş gözlüğü vardı. Sadeliği, küçük siyah çantasıyla zıt gibi dursada tarzdı... Tomwood gözlüksüz de görmek lazım dedi. Bu lafın üzerinden 45 dakika sonra aniden beliriverdi. Artık güneş gözlüğü yoktu. Bir başka askılı t-shirt vardı üzerinde. Aynı çantanın kırmızısı bu kez elindeydi. Bulunduğumuz yere girdi. Birşeyler aldı ve çıkıp gitti. Aniden belirdiği gibi, ne olup ne bittiğini anlayamamıştık ki "O" yine aniden ortadan kayboldu. Belli ki o civarın insanıydı. Süresini hatırlamıyorum. Fakat oldukça uzun zamandır sıklıkla uğradığımız o mekanda, "O"nu hiç görmemiştik. Bu durum tuhaftı. Ne de olsa gide gele pek çok kişiyi tanır olduk. En azından pek çok yüze aşina durumdayız.Ama ilginçti. Çünkü ilk defa gördük "O"nu... "O"ndan bir süre sonra zaten masanın momentumu düştü. Farklı bir ruh haline geçtik. "O" artık ömür uzatanlar kulübünün bir üyesi... Hoşgeldin...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
yine hovardalık, yine hovardalık...
Hovardalık, çapkınlık değildir...
Kendimize daha yakın bulduğumuz türden..
Post a Comment