Wednesday, November 14, 2007

little boxes

diyorum manyak bunlar, ufacık çocuğu çıkarmışlar "Barış Manço'nun ruhu benim bedenimde" diye dolaşıyo. etrafta koşuştururken bi anda bi arabanın önünde durup "bu" diyo, "işte eskiden kullandığım araba bu". kameraman şaşkın ayaklarında, arkada doom'daki patlama seslerinin aynısı, görmeyip duyan 486DX66 başında eskiyi yad ettiğimi zannedecek. halbuki değil.

araba da Manço'nun değil zaten, olması mümkün değil, Türkiye'ye daha yeni gelen dandik Çin 4x4'lerinden. Caferağa Spor Salonu'nun orada bir otopark vardır, babamla bir sinema dönüşü oraya bırakmışız arabayı, almaya gidiyoruz. belki 15 sene evvel, belki daha fazla. babam durdu, bir araba işaret etti "git bak bakalım bi" diyerekten. gri bi MG, şahane. yanında 2 tane daha üzeri örtülü araba var. bak dedi bunlar Barış Manço'nun arabaları. böyle bi adammış Manço. terbiyesiz kurgu fakirleri sizi.

değiştiriyorum, sürekli değiştiriyorum. başka bi adam. yanında ceza oturuyo. ceza'nın bi parçası ya da ona benzer bişi hakkında konuşuyorlar. durup duruken adam "sanki drug almış gibi dinledim" falan diyo. saçmalık diz boyu. ne konuştuğunu, ne söylediğini bilmeyen insan yığını. acme'den balyoz ısmarlayasım geliyor.

7.30. kadıköydeyim. karşıya geçebilmem 11.20. havaya küfür ediyorum. günün en önemli kısmı geçmiş bile. zaman kaybı. para kaybı. asmalımescid'e geçiyorum. kaffee house el değiştirmiş. deli bakkal kapanmış. oturacak yer arıyorum.

mika ankara'da. bora fransa yolcusuyum diye telefon açıyor, gülüyoruz. tifo gün sayıyor, 15 dakika telefonda konuşuyoruz, onun vaktinden yemiş gibi hissediyorum, öyle şey olur mu diyorum. olur, bal gibi olur, burada gün geçmiyo, orada nasıl geçsin. yerim izafiyetini. herkes gidiyo. ya da gitmiş çoktan. önce sevinip hemen sonrasında üzülüyorum. bazıları için daha çok.

No comments: